Saadet Partisi Antalya Milletvekili Adayı Mehmet İslamoğlu bir basın açıklaması yaptı İslamoğlu; “futbol takımı gibi parti tutma, seçimden sonra ‘benim partim çok yaşa’ diye sevinmek için oy kullanma lüksüne sahip değiliz” dedi
Haber Giriş Tarihi: 24.10.2015 11:47
Haber Güncellenme Tarihi: 24.10.2015 11:47
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.korkutelimanset.com
Saadet Partisi Antalya
Milletvekili Adayı Mehmet İslamoğlu bir basın açıklaması yaptı. İslamoğlu; “Her
seçimin içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla kendine has bir önemi vardır. Bu
gün ülkemiz ve coğrafyamız büyük bir yangın içerisinde, bu yangından hangimizin
evine ne zaman ve nasıl ateş düşeceği belli değil, bu sebeple 26.Dönem
Milletvekili seçimi, içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla şimdiye kadar yapılan
seçimlerden çok daha fazla öneme sahiptir” dedi.
“1 Kasım seçimlerine giderken
önümüzde 2 tane büyük sorun ve üzerimizde ağır sorumluluklar var. Bundan dolayı
FUTBOL takımı gibi parti tutma, seçimden sonra ‘benim partim çok yaşa’ diye
sevinmek için oy kullanma lüksüne sahip değiliz” şeklinde devam eden
açıklamasında; “Önümüzdeki büyük sorunlardan birincisi TERÖR; Terörün tarihi
ilk insan HZ.ADEM A.S. çocuklarından Kabil’in, Habil’i yani kardeşlerin birinin
diğerini öldürmesiyle başladı. Buda bize gösteriyor ki terör KARDEŞLİĞİN
BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR. Milletimizin terörü bitirmekle görevlendirdiği, birbirlerine
karşı kutuplaşmış birinin kara dediğine diğerinin ak dediği partilerin akan kan
ve göz yaşlarını durdurması elbette mümkün değil ve bu eşyanın tabiatına
aykırıdır.
7 HAZİRAN 2015 sonrası partilerin
birbirlerine karşı tutumlarının 1 KASIM günü alacakları oy hesabına göre
olduğunu, milletimizin SAADET’İ, MUTLULUK, HUZUR ve REFAHI için olmadığını
hepimiz gördük. Oysa 1973 yılında yapılan genel seçimlerde CHP 1., AP 2., biz
ise %11.8 oyla 48 milletvekili alarak çıktık. Süleyman Demirel ‘halk bana
muhalefet görevi verdi, CHP ile koalisyon yapmam’ diyordu. Seçimin üzerinden 2
ayı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hükümet kurulamamıştı. Bunu fırsat
bilen Rumlar Kıbrıs’ta katliama başladılar. O tarih de gazeteler Kıbrıs’ta bir
yüzbaşının hanımı ve çocuklarıyla birlikte banyo küvetinin içinde Rumlar
tarafından parçalanmış ceset’ini gösteriyorlardı. Böyle bir zamanda CENNET
MEKAN ERBAKAN HOCAMIZ bütün taşra teşkilatlarının karşı çıkmasına rağmen oy
hesabı yapmadı. CHP ile koalisyon hükümeti kurdu ve Kıbrıs barış harekatını
gerçekleştirdi. 1974 yılından günümüze kadar 41 yıldır Kıbrıs’ta bir damla kan
akmadı. Eğer biz SAADET PARTİSİ olarak 7 HAZİRAN'da meclise girseydik
bugün ne terör olacaktı, nede 1 KASIM seçimleri. Biz birilerinin dediği gibi
gerici ve yobaz değil, tarihinden ve milli mazisinden aldığı dersle çok ileriyi
gören bir hareketin partisiyiz. Daha 1974 yılında Erbakan hocamız Güney Doğu
terörün kuluçka makinesi haline gelmesin diye, o bölgeye Şeker Fabrikası,
Çimento Fabrikası, Sümer Bank tesisleri ve Et Balık Kurumu gibi 159 tesis inşa
etti. Terörle mücadele ekonomik ve sosyal alanlarda yapılır, güvenlik
kuvvetleriyle yapılan mücadele ise terörist ile yapılan mücadeledir ki, buda
bizim canımızın yanmasına sebep olur. Eğer siz Avrupa Birliğinin, Güney Doğuya
yatırım yapmayacaksınız, Güney Doğuda sosyal devlet olmayacaksınız şartına
uyarsanız daha çoook canımız yanar. Biz yatırımları yalnız güneydoğuya yapmadık
Edirne’den-Kars’a, Trabzon’dan-Hatay’a kadar 79 fabrika, teknolojinin merkezi
olan ASELSAN, organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri projerini hayata
geçirdik. Biz milli kalkınmayı başlattık, fakat bizden sonra milli gelirin
artması için yatırım yapan olmadı. Konya'ya TÜMOSAN’ı da biz kurduk. Ne yazık
ki bunlar İspanyollara sattı. Hayırsız evlat baba malı satarak saltanat sürer.
1 Kasım seçimlerine giderken
ikinci büyük sorunumuz, işsizlik-hayat pahalılığı-ekonomik çöküş ve dış
politika faciası. Hiç bir ülkede devlet halkını kandırmaz. Rakamları
toplayarak-bölerek-çıkartarak-çarparak elde ettiği sonuçla, iflas etmiş bir
ekonomiyi, kalkınmış bir ekonomi olarak göstermez. Dünyanın hiçbir yerinde
matematik işlemleri (Toplama-çıkartma-bölme) değişmez, sadece bizim ülkemizde
çarpmalar değişiyor. Öyle çarpıyorlar ki, halk fakirleşiyor yardıma muhtaç hale
geliyor, idareciler ve bir avuç azınlık refah içerisinde yaşıyor. Kendimize
örnek aldığımız ülkelerde, devlet halkın refahı için sosyal yardımlar yapıyor.
Fakat bizim ülkemizde sosyal yardımlarla fakir halkın hür iradesi ipotek altına
alınıyor. Dış politika faciası hakkında bir şey söylemeye gerek duymuyorum,
kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkartırsak her şeyin ortada olduğunu görürüz.
2005 Yılı Şubat ayında Almanya da
yayın yapan Türk gazetelerinde okuduğum Avusturya dışişleri bakanının yaptığı
açıklamayı sizlerin, akıllarına, vicdanlarına ve içinizdeki vatan sevgisine
naklediyorum. Dönemin Avusturya dışişleri bakanı diyor ki; Türkiye’nin Avrupa
birliğine girmesi Avrupa birliğinin emniyeti açısından sakıncalıdır, çünkü
Türkiye Avrupa birliğine girdiğinde [FIRAT ve DİCLE] nehirlerinin paylaşımı
Avrupalı devletlerarasında KAOSA ve İTİLAFA yol açar. İşte Avrupa Birliği bu,
batı bu.
Bizim idarecilerimiz hem
ülkemizde, hem de coğrafyamızda faaliyet gösteren terörle mücadele etmek için
batıya gidiyor. Kurallarını batılıların koyduğu uluslararası, terörle mücadele
anlaşmalarının altına imza atıyorlar. Biz milli görüş olarak, saadet partisi
olarak, kökü dışarıda olan bu çözümleri asla çare olarak kabul etmiyoruz. Terör
bu coğrafyanın ortak problemidir ve bu coğrafyanın ortak hareket etmesiyle
çözülür, bununda tek yolu komşularımıza düşmanlıkla değil kardeşlikle
yaklaşmamızdır, İSLAM KARDEŞLİĞİDİR. Irak bizim yanlış dış politikamızdan
dolayı üçe bölündü, bugün Suriye de yaşananlar bizim yanlış dış politikamız,
NATO Libya’yı parçalamak için 4 fırkateyn ve 1 deniz altımızla bizi yanında
götürdü, çünkü biliyorlar ki biz olmadan bu coğrafyada kimse bir damla kan
akıtamaz. Artık Türkiye hayra hizmet etmeli, bu coğrafyayı yeniden
yapılandırmalı ve İslam alemini organizeli güç haline getirmelidir. Zira FAS’
tan ENDONEZYA’ya, SÜVEYŞ kanalından ANADOLU'da ki KAPADOKYA DAĞLARINA kadar bu
coğrafyanın sınırları [HARİTASI] değişecek. Bu plan 28 AUSTOS 1897 yılında
İsviçre’nin Basel şehrinde Avusturyalı Siyonist Yahudi THEDOR HERZL tarafından
Yahudilerin dünya hakimiyeti için hazırlandı.
Şunu hiç unutmayın bu coğrafya
ile ilgili dış politikası olan tek parti Milli görüşün tek temsilcisi olan
Saadet Partisidir. Her zaman olduğu gibi bu seçimde de, ya ırkçı emperyalizm
den yana oy kullanacaksınız ya da MİLLİ GÖRÜŞ'ten yana. Hala yaşadığımız
olaylardan ders almaz yine bu ülkeyi işbirlikçilere teslim edersek, onlarda
batıya gider, ‘biz Avrupa birliğine girmek istiyoruz ne şartınız varsa yerine
getirmeye hazırız’ derler. Onlarda bize Demokratikleşme paketi adı altında
PKK’yı marjinal guruplarla rehabilite eden, PKK’nın şehirlerde yapılanmasını
sağlayan, sokakları PKK’nın silah deposu haline getiren, PKK’ya operasyon
yaptırmayan çözüm sürecini çare olarak sunarlar. Sizde bunun bir oyun olduğunu
anlayamaz, sonrada haksız yere insan öldüren PKK’ya iyi niyet gösterdik der
gülünç duruma düşersiniz.
Saadet Partisinin misyonu ‘Önce
ahlak ve maneviyat’ Vizyonu ise, ‘yeniden büyük Türkiye, yaşanabilir bir
Türkiye, yaşanabilir bir dünya’ kurmaktır. Koalisyonla kurduğumuz hükümetlerde
[1974] Kıbrıs’ta akan kanı durdurduk. 3.500 Kuran Kursu, 350 İmam Hatip Lisesi,
15 Yüksek İslam Enstitüsüyle manevi, 79 adet fabrika kurarak maddi ve milli
kalkınmayı balattık. [1996] Yılında yaptığımız denk bütçeyle milletin parasının
yatırıma yönelmesini sağladık. Kurduğumuz havuz sistemiyle, işçinin, memurun,
emeklinin maaşlarıyla, köylünün ürettiğine yaptığımız zamlarla, esnafın
tezgahını çalıştırdık. Böylece milli gelirin tabana adil olarak dağılmasını
sağladık. Güneydoğuda PKK’ya lojistik destek sağlayan çekiç güç askerlerini
memleketlerine gönderdik ve terörü bitirdik. Bu yaptıklarımızla yaşanabilir bir
Türkiye’nin, yeniden büyük Türkiye’nin, nüfusu 60 milyonun üzerinde olan 8
İslam ülkesiyle yaptığımız kalkınma anlaşmalarıyla D-8’lerle yaşanabilir bir
dünyanın nasıl kurulacağını gösterdik.
Biz MİLLİ GÖRÜŞ’çüler, bu millete
adaletli bir düzenle hizmet edileceğine, bu bozuk düzenle hizmet edilmeyeceğine
inandığımız için ADİL DÜZEN’İ kurma sevdamızdan ve davamızdan zerre kadar
ayrılmadık, hak bildiğimiz yolu değiştirmedik. Şimdi seçime giderken diyoruz
ki, Yüreğinizin sesini dinleyin, SAADET'i duyacaksınız” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“26. Dönem çok daha önemli”
Saadet Partisi Antalya Milletvekili Adayı Mehmet İslamoğlu bir basın açıklaması yaptı İslamoğlu; “futbol takımı gibi parti tutma, seçimden sonra ‘benim partim çok yaşa’ diye sevinmek için oy kullanma lüksüne sahip değiliz” dedi
Saadet Partisi Antalya Milletvekili Adayı Mehmet İslamoğlu bir basın açıklaması yaptı. İslamoğlu; “Her seçimin içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla kendine has bir önemi vardır. Bu gün ülkemiz ve coğrafyamız büyük bir yangın içerisinde, bu yangından hangimizin evine ne zaman ve nasıl ateş düşeceği belli değil, bu sebeple 26.Dönem Milletvekili seçimi, içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla şimdiye kadar yapılan seçimlerden çok daha fazla öneme sahiptir” dedi.
“1 Kasım seçimlerine giderken önümüzde 2 tane büyük sorun ve üzerimizde ağır sorumluluklar var. Bundan dolayı FUTBOL takımı gibi parti tutma, seçimden sonra ‘benim partim çok yaşa’ diye sevinmek için oy kullanma lüksüne sahip değiliz” şeklinde devam eden açıklamasında; “Önümüzdeki büyük sorunlardan birincisi TERÖR; Terörün tarihi ilk insan HZ.ADEM A.S. çocuklarından Kabil’in, Habil’i yani kardeşlerin birinin diğerini öldürmesiyle başladı. Buda bize gösteriyor ki terör KARDEŞLİĞİN BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR. Milletimizin terörü bitirmekle görevlendirdiği, birbirlerine karşı kutuplaşmış birinin kara dediğine diğerinin ak dediği partilerin akan kan ve göz yaşlarını durdurması elbette mümkün değil ve bu eşyanın tabiatına aykırıdır.
7 HAZİRAN 2015 sonrası partilerin birbirlerine karşı tutumlarının 1 KASIM günü alacakları oy hesabına göre olduğunu, milletimizin SAADET’İ, MUTLULUK, HUZUR ve REFAHI için olmadığını hepimiz gördük. Oysa 1973 yılında yapılan genel seçimlerde CHP 1., AP 2., biz ise %11.8 oyla 48 milletvekili alarak çıktık. Süleyman Demirel ‘halk bana muhalefet görevi verdi, CHP ile koalisyon yapmam’ diyordu. Seçimin üzerinden 2 ayı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hükümet kurulamamıştı. Bunu fırsat bilen Rumlar Kıbrıs’ta katliama başladılar. O tarih de gazeteler Kıbrıs’ta bir yüzbaşının hanımı ve çocuklarıyla birlikte banyo küvetinin içinde Rumlar tarafından parçalanmış ceset’ini gösteriyorlardı. Böyle bir zamanda CENNET MEKAN ERBAKAN HOCAMIZ bütün taşra teşkilatlarının karşı çıkmasına rağmen oy hesabı yapmadı. CHP ile koalisyon hükümeti kurdu ve Kıbrıs barış harekatını gerçekleştirdi. 1974 yılından günümüze kadar 41 yıldır Kıbrıs’ta bir damla kan akmadı. Eğer biz SAADET PARTİSİ olarak 7 HAZİRAN'da meclise girseydik bugün ne terör olacaktı, nede 1 KASIM seçimleri. Biz birilerinin dediği gibi gerici ve yobaz değil, tarihinden ve milli mazisinden aldığı dersle çok ileriyi gören bir hareketin partisiyiz. Daha 1974 yılında Erbakan hocamız Güney Doğu terörün kuluçka makinesi haline gelmesin diye, o bölgeye Şeker Fabrikası, Çimento Fabrikası, Sümer Bank tesisleri ve Et Balık Kurumu gibi 159 tesis inşa etti. Terörle mücadele ekonomik ve sosyal alanlarda yapılır, güvenlik kuvvetleriyle yapılan mücadele ise terörist ile yapılan mücadeledir ki, buda bizim canımızın yanmasına sebep olur. Eğer siz Avrupa Birliğinin, Güney Doğuya yatırım yapmayacaksınız, Güney Doğuda sosyal devlet olmayacaksınız şartına uyarsanız daha çoook canımız yanar. Biz yatırımları yalnız güneydoğuya yapmadık Edirne’den-Kars’a, Trabzon’dan-Hatay’a kadar 79 fabrika, teknolojinin merkezi olan ASELSAN, organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri projerini hayata geçirdik. Biz milli kalkınmayı başlattık, fakat bizden sonra milli gelirin artması için yatırım yapan olmadı. Konya'ya TÜMOSAN’ı da biz kurduk. Ne yazık ki bunlar İspanyollara sattı. Hayırsız evlat baba malı satarak saltanat sürer.
1 Kasım seçimlerine giderken ikinci büyük sorunumuz, işsizlik-hayat pahalılığı-ekonomik çöküş ve dış politika faciası. Hiç bir ülkede devlet halkını kandırmaz. Rakamları toplayarak-bölerek-çıkartarak-çarparak elde ettiği sonuçla, iflas etmiş bir ekonomiyi, kalkınmış bir ekonomi olarak göstermez. Dünyanın hiçbir yerinde matematik işlemleri (Toplama-çıkartma-bölme) değişmez, sadece bizim ülkemizde çarpmalar değişiyor. Öyle çarpıyorlar ki, halk fakirleşiyor yardıma muhtaç hale geliyor, idareciler ve bir avuç azınlık refah içerisinde yaşıyor. Kendimize örnek aldığımız ülkelerde, devlet halkın refahı için sosyal yardımlar yapıyor. Fakat bizim ülkemizde sosyal yardımlarla fakir halkın hür iradesi ipotek altına alınıyor. Dış politika faciası hakkında bir şey söylemeye gerek duymuyorum, kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkartırsak her şeyin ortada olduğunu görürüz.
2005 Yılı Şubat ayında Almanya da yayın yapan Türk gazetelerinde okuduğum Avusturya dışişleri bakanının yaptığı açıklamayı sizlerin, akıllarına, vicdanlarına ve içinizdeki vatan sevgisine naklediyorum. Dönemin Avusturya dışişleri bakanı diyor ki; Türkiye’nin Avrupa birliğine girmesi Avrupa birliğinin emniyeti açısından sakıncalıdır, çünkü Türkiye Avrupa birliğine girdiğinde [FIRAT ve DİCLE] nehirlerinin paylaşımı Avrupalı devletlerarasında KAOSA ve İTİLAFA yol açar. İşte Avrupa Birliği bu, batı bu.
Bizim idarecilerimiz hem ülkemizde, hem de coğrafyamızda faaliyet gösteren terörle mücadele etmek için batıya gidiyor. Kurallarını batılıların koyduğu uluslararası, terörle mücadele anlaşmalarının altına imza atıyorlar. Biz milli görüş olarak, saadet partisi olarak, kökü dışarıda olan bu çözümleri asla çare olarak kabul etmiyoruz. Terör bu coğrafyanın ortak problemidir ve bu coğrafyanın ortak hareket etmesiyle çözülür, bununda tek yolu komşularımıza düşmanlıkla değil kardeşlikle yaklaşmamızdır, İSLAM KARDEŞLİĞİDİR. Irak bizim yanlış dış politikamızdan dolayı üçe bölündü, bugün Suriye de yaşananlar bizim yanlış dış politikamız, NATO Libya’yı parçalamak için 4 fırkateyn ve 1 deniz altımızla bizi yanında götürdü, çünkü biliyorlar ki biz olmadan bu coğrafyada kimse bir damla kan akıtamaz. Artık Türkiye hayra hizmet etmeli, bu coğrafyayı yeniden yapılandırmalı ve İslam alemini organizeli güç haline getirmelidir. Zira FAS’ tan ENDONEZYA’ya, SÜVEYŞ kanalından ANADOLU'da ki KAPADOKYA DAĞLARINA kadar bu coğrafyanın sınırları [HARİTASI] değişecek. Bu plan 28 AUSTOS 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde Avusturyalı Siyonist Yahudi THEDOR HERZL tarafından Yahudilerin dünya hakimiyeti için hazırlandı.
Şunu hiç unutmayın bu coğrafya ile ilgili dış politikası olan tek parti Milli görüşün tek temsilcisi olan Saadet Partisidir. Her zaman olduğu gibi bu seçimde de, ya ırkçı emperyalizm den yana oy kullanacaksınız ya da MİLLİ GÖRÜŞ'ten yana. Hala yaşadığımız olaylardan ders almaz yine bu ülkeyi işbirlikçilere teslim edersek, onlarda batıya gider, ‘biz Avrupa birliğine girmek istiyoruz ne şartınız varsa yerine getirmeye hazırız’ derler. Onlarda bize Demokratikleşme paketi adı altında PKK’yı marjinal guruplarla rehabilite eden, PKK’nın şehirlerde yapılanmasını sağlayan, sokakları PKK’nın silah deposu haline getiren, PKK’ya operasyon yaptırmayan çözüm sürecini çare olarak sunarlar. Sizde bunun bir oyun olduğunu anlayamaz, sonrada haksız yere insan öldüren PKK’ya iyi niyet gösterdik der gülünç duruma düşersiniz.
Saadet Partisinin misyonu ‘Önce ahlak ve maneviyat’ Vizyonu ise, ‘yeniden büyük Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye, yaşanabilir bir dünya’ kurmaktır. Koalisyonla kurduğumuz hükümetlerde [1974] Kıbrıs’ta akan kanı durdurduk. 3.500 Kuran Kursu, 350 İmam Hatip Lisesi, 15 Yüksek İslam Enstitüsüyle manevi, 79 adet fabrika kurarak maddi ve milli kalkınmayı balattık. [1996] Yılında yaptığımız denk bütçeyle milletin parasının yatırıma yönelmesini sağladık. Kurduğumuz havuz sistemiyle, işçinin, memurun, emeklinin maaşlarıyla, köylünün ürettiğine yaptığımız zamlarla, esnafın tezgahını çalıştırdık. Böylece milli gelirin tabana adil olarak dağılmasını sağladık. Güneydoğuda PKK’ya lojistik destek sağlayan çekiç güç askerlerini memleketlerine gönderdik ve terörü bitirdik. Bu yaptıklarımızla yaşanabilir bir Türkiye’nin, yeniden büyük Türkiye’nin, nüfusu 60 milyonun üzerinde olan 8 İslam ülkesiyle yaptığımız kalkınma anlaşmalarıyla D-8’lerle yaşanabilir bir dünyanın nasıl kurulacağını gösterdik.
Biz MİLLİ GÖRÜŞ’çüler, bu millete adaletli bir düzenle hizmet edileceğine, bu bozuk düzenle hizmet edilmeyeceğine inandığımız için ADİL DÜZEN’İ kurma sevdamızdan ve davamızdan zerre kadar ayrılmadık, hak bildiğimiz yolu değiştirmedik. Şimdi seçime giderken diyoruz ki, Yüreğinizin sesini dinleyin, SAADET'i duyacaksınız” dedi.
En Çok Okunan Haberler